İnsanlar, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmek için neredeyse her yolu deniyor. Egzersiz yapmaktan, dengeli beslenmeye kadar birçok strateji, sağlıklı yaşama rehberleri arasında kendine yer buluyor. Ancak son zamanlarda 100 yaşına basan iki kadın, yaşamlarının sırrını bambaşka bir noktada buluyor. İspanyol kadınalar Maria ve Ana, 100 yıllık hayatta kalma deneyimlerini paylaştıkları bir röportajda, ‘’sağlıklı yaşamın yalnızca diyet ve egzersizle sınırlı olmadığını’’ vurguladı. Onlara göre, sırrın temelinde yaşamın tadını çıkarmak ve pozitif bir zihin yapısı var.
Maria, hayatının büyük kısmını İspanyol köyünde geçirmiş, taze hava ile iç içe yaşamını sürdürmüş bir kadındır. Kendisinin hayatta kalma sırrını, “Hayatta her zaman mutlu kalmayı başardım,” diyerek özetliyor. “Kendime, kişilerime ve doğaya karşı daima pozitif bir yaklaşım içinde oldum. Olumsuz düşüncelerden uzak durduğum için kendimi daima genç hissettim.” Maria, uzun bir hayat geçirmenin detaylarının arasında saydığı, “neşeli anıları saklamak” ve “hayırdır diye endişelenmemek” üzerine vurgular yaptı.
Bunun yanı sıra, uzun yaşam için mutlu olmanın yanı sıra insanlarla iletişimin de çok önemli bir etken olduğunu belirtti. Bu noktada, sosyal çevresi ile sıkı ilişkiler kuran ve dostluklarını sürdürmek için çaba harcayan Maria, sadece akranlarıyla değil, gencecik bireylerle de kendini ifade etmekten çekinmediğini ifade ediyor. Onun için uzun bir yaşamın en önemli bileşenlerinden biri, aktif bir sosyal yaşam sürdürebilmek. Zira yalnızlık, ruh sağlığını olumsuz etkileyen unsurlar arasında yer alıyor.
Ana, 100 yaşına bastığında, yaşama dair önemli başka bir perspektif üzerine yoğunlaşıyor. Kendisi, “Sevgi dolu bir aileye sahip olmak” vurgusunu ön plana çıkarıyor. “Ailem, benim mutluluğumun anahtarıdır. Ailemle geçirdiğim zaman, hayatımın en değerli anları.” diyor. Ana, çocukları ve torunları ile geçirdiği zamanın kendisine sadece mutluluk vermekle kalmadığını, aynı zamanda zihnini ve bedenini de gençleştirdiğini belirtiyor.
Uzun yaşamın başka bir yönü ise yaratıcılık. Ana, günlük olarak yazdığı günlüklerinin ve zaman zaman yaptğı resimlerin kendisine büyük katkı sağladığını belirtiyor. “Yaratıcılığımı geliştirmek, zihnimi daima aktif tutmama yaradı. Öğrenmeye ve yeni şeyler denemeye açık olmak, yaşım ilerledikçe benim için çok değerli hale geldi.” diye ekliyor. Onun için, uzun yaşıyor olmanın keyfi, sadece beklemekle değil, her gün yeni bir şeyler öğrenmekle ve hayatta kalmanın tadını çıkarmakla mümkün olmasıdır.
Maria ve Ana’nın yaşam deneyimleri, bizlerin sıklıkla göz ardı ettiği bazı noktaları yeniden gündeme getiriyor. Zira bu iki yaşlı kadın, uzun yaşamın ve sağlık dolu bir hayatın yalnızca fiziksel aktivitelerle değil, aynı zamanda ruh sağlığına, ilişkilere, mutluluğa ve yaratıcılığa dayandığını kanıtlıyor. Hayatınızın her anından keyif almak, toplumsal bağlar kurmak ve meraklı kalmak, belki de en önemli yaşam sırlarıdır.
Kısacası, uzun bir yaşam istemek ve bunu gerçekleştirmek için her zaman bir yol yaratmak mümkün. Egzersiz ve diyet elbette önemli ancak bunun yanında eğlenceli bir sosyal yaşam, iyi bir aile ilişkisi ve kendi yaratıcılığınızı beslemek, sağlıklı ve uzun bir yaşam için olmazsa olmazlardır. Maria ve Ana’nın hikayesi, bize hayatta önemli olanın sadece fiziksel sağlık değil, ruhsal mutluluk da olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.