Türkiye'nin küçük yaştaki bireyler için güvenli bir yer olmadığını acı bir şekilde hatırlatan bir olay, geçtiğimiz günlerde yeniden gündeme geldi. 5 yaşındaki Melike, güzeller güzeli hayatının baharında babası ve üvey annesi tarafından işkence görerek hayatını kaybetmişti. Olay, ülke genelinde derin bir üzüntü yaratırken, bir yandan da çocukların korunması noktasındaki ihlalleri gündeme getirdi. Melike'nin trajik ölümü ve ailenin içindeki karmaşalar, ceza mahkemesinde ilk kez görünür hale geldi. İşte detaylar...
Melike’nin, geçtiğimiz aylarda ailesinin yaşadığı evde maruz kaldığı istismar ve işkence sonrasında hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Küçük kızın bedeni, bir gölde bulunmuştu. Olayın ardından baba Ahmet ve üvey anne Zeynep gözaltına alındı. Yapılan tahkikat süreci, her iki sanığın Melike’ye karşı uyguladıkları şiddeti bir bir gün yüzüne çıkardı. İddialara göre, Melike evde sürekli olarak işkenceye maruz kalıyordu. Anneleri olmadığı için babasının ve üvey annesinin sorumluluğunda kalan Melike, sürekli olarak onları onurlandırmaya çalıştı. Ancak yaşadığı zorbalık, onu yalnızca psikolojik değil, fiziksel olarak da etkiledi.
Melike’nin ölümü üzerine açılan davanın ilk duruşması, toplumda büyük bir merakla bekleniyordu. Baba ve üvey anne ilk kez hakim karşısına çıktıklarında, salonda bulunan gözler adaletin tecellisini bekliyordu. Duruşmanın başlangıcında, her iki sanık da suçlamaları reddetti. Ancak verilen ifadeler savcıları tatmin etmedi. Duruşmada, savcılığın sunduğu deliller ve tanık ifadeleri, Melike'ye uygulanan şiddetin boyutlarını gözler önüne serdi. Mahkeme salonunda yaşananlar, birçok kişinin gözyaşlarına hakim olmasını sağladı.
Duruşmanın devamında, Melike’nin yaşadığı evde bulunan diğer çocukların ifadelerine de başvuruldu. Bu ifadeler, Melike’nin durumu hakkındaki gerçekleri daha da belirgin hale getirdi. Çocukların anlatımları, dönemin ebeveyn rolündeki bazı kişilerin ne kadar yetersiz olduğunu ve sistemin nasıl göz ardı ettiğini ortaya koydu. Duruşmanın sonucunun toplum açısından büyük anlam taşıdığı görülüyor; çünkü bu dava sadece Melike’nin adalet arayışını değil, aynı zamanda benzer durumlarda sesini çıkaramayan tüm çocukların da sesi olmak için bir başlangıçtır.
Sonuç olarak, Melike’nin hikayesi, bir toplumun ne denli duyarsızlaştığını ve sesini çıkarmakta zorlanan çocukların maruz kaldığı istismarların ne derece ciddiyet taşıdığını gözler önüne seriyor. Dava süreci devam ederken, hukukun gerektirdiği yaptırımların uygulanması gerektiği ve benzer trajedilerin yaşanmaması için toplum olarak gereken önlemlerin alınması gerektiği bir kez daha su yüzüne çıktı. Melike için adalet arayışı, sadece bir davadan ibaret değil; aynı zamanda gelecekteki çocuklar için daha aydınlık bir yaşam talebidir.